Saray'dan 'sistem' notu: 'Anayasa çalışmalarında bunların gündeme geleceği rahatlıkla öngörülebilir' – Son Dakika Türkiye Haberleri

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikası Komisyonu Başkan Yardımcısı Mehmet Uçum, X hesabından başkanlık hükümet sistemine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Uçum, başkanlık parti sistemi diye bir hükümet modelinin olmadığını belirterek, “Dolayısıyla var olmayan bir şeyin yanlış olduğunu söyleyemezsiniz.” dedi.

Uçum, cumhurbaşkanının mutlaka partiye üye olmasının gerekmediğini de belirtti.

Uçum, başkanın mutlaka parti başkanı olması gerekmediğini de belirtti.“Dolayısıyla cumhurbaşkanı-parti ilişkisi bir fırsat olarak düzenleniyor. Bu fırsatı engelleyen veya yasaklayan yasal düzenleme demokratik değildir.

Özetle cumhurbaşkanının bir partiye üye ya da parti lideri olması sistemin sunduğu imkanların bir gereğidir. “Siyasete katılma özgürlüğünün ve siyasi katılım hakkının bir sonucudur, sistemik bir zorunluluk değildir” dedi.

Uçum'un X hikâyesinde kullandığı ifadeler şunlardı:

“İnsanlar hiç düşünmeden 'cumhurbaşkanlığı parti sistemi' gibi şeylerin yanlış olduğunu söylüyor. Aslında başkanlık parti sistemi diye bir yönetim modeli yok. Dolayısıyla olmayan bir şeye yanlış diyemezsiniz.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen bir başkanlık modeli var. İtirazın konusu cumhurbaşkanının partiye üye olma ihtimalidir. Bu detayları bilmeyen retçiler, saçma sapan bir şekilde, zaten başkanlık sistemi olan başkanlık sistemi yerine tam başkanlık sistemine geçilmesini savunuyorlar(!)

Başkanlık sisteminden başkanlık sistemine geçişin mümkün olmadığını söylemek anlamlı olacaktır; Başkanlık sistemimizin eksiklerini giderelim, eksiklerini tamamlayalım, sistemi iyileştirelim. Bu her zaman makul, meşru, tartışılabilecek ve yapılması gereken bir yaklaşımdır. Yeni Anayasa çalışmalarında bunların öne çıkacağını rahatlıkla öngörmek mümkündür.

Ya da daha fazla ezberlemek için, Fransa'nın kurtulmaya çalıştığı ve uygulandığı yerde birçok sorun yaratan yarı başkanlık sistemine Fransa'nın geçmesi gerektiğini söylüyorlar.

Bu görüşe sahip olanlar muhtemelen diğer ülkelerin başkanlık veya yarı başkanlık sistemlerinde cumhurbaşkanının partilerle görüşmesinin yasak olduğunu düşünüyor veya böyle olması gerektiğine inanıyor. Yoksa cumhurbaşkanının bir partiye üye olma imkanına sahip olmasını neden yanlış bulsunlar ki?

İlgili herkes, demokratik düzenin temellerinden birinin demokratik siyaset yapma hakkı olduğunu biliyor. Kolektif siyasetin temel aracı partilerdir.

Yürütme taahhüdü veren ve seçildiğinde hükümet görevini üstlenen cumhurbaşkanının partili olmasına itiraz ediyor, yüzde elliden fazla oy ile seçilen cumhurbaşkanının demokratik siyaset yapma hakkının engellenmesini savunuyoruz. Oy vermek, en hafif deyimle demokrasiyi anlamamak, başkanlık sistemini hiç bilmemek anlamına geliyor.

Başkanlık sisteminde parti üyeliği cumhurbaşkanı için bir zorunluluk değil, bir fırsattır. Bu durum sadece Türkiye'ye özgü olmayıp tüm başkanlık sistemlerinde aynıdır.

Bu fırsatın hangi düzeyde kullanılacağını toplumsal ve siyasal dinamikler, ilgili partinin iç süreçleri ve bunları dikkate alması gereken cumhurbaşkanının tercihleri ​​belirliyor. Küresel örneklerde cumhurbaşkanı ile bağlı olduğu partiler arasında çeşitli düzey ve şekillerde ilişkiler bulunmaktadır.

Başkanın partiye üye olma ihtimali esas olarak cumhurbaşkanının vatandaş olarak temel hakları kapsamında demokratik siyaset yapma hakkına sahip olmasından kaynaklanmaktadır.

Demokratik düzen açısından, başkanlık sistemlerinde partilerin hükümet olma arzusunun doğal şartlarından biri de cumhurbaşkanının partiye üye olma imkânıdır.

Bu tartışma sadece hukuk alanının konusu değildir. Tam tersine, esas olarak toplumsal ve siyasal yapının sistem içindeki işlevleriyle ilgilidir. Cumhurbaşkanlığı adayının veya cumhurbaşkanının bir partiye üye olma ihtimali, iktidar partilerinin arzularının ve destekledikleri adaya ve seçilmişlerse cumhurbaşkanına bağlı olma yükümlülüklerinin bir sonucudur.

Elbette bu mensubiyet zorunluluğu, cumhurbaşkanı adayının veya cumhurbaşkanının mutlaka parti üyesi veya lideri/cumhurbaşkanı olması gerektiği anlamına gelmiyor. Bu nedenle cumhurbaşkanı-parti ilişkisi bir fırsat olarak algılanıyor.

Bu fırsatı engelleyen veya yasaklayan yasal düzenleme demokratik olmayacaktır.

Özetle cumhurbaşkanının bir partiye üye ya da parti lideri olması sistemin sunduğu imkanların bir gereğidir. Bu, sistemsel bir zorunluluğun değil, siyasete katılma özgürlüğünün ve siyasi katılım hakkının sonucudur.

Cumhurbaşkanı adayı ya da bu fırsatı en üst düzeyde partiye üye olmak isteyen, sosyal ve politik koşulları olsun, en alt düzeyde kullanmak isteyen ya da istemeyen cumhurbaşkanı, işte işin püf noktası budur. mesele.

Hatta sistemin ihtiyaçları zamanla bu yönde olgunlaşırsa, cumhurbaşkanı olanın, partiye üye olma fırsatını kullansa bile, parti lideri ya da cumhurbaşkanı olmaması gerektiği yönünde bir siyasi gelenek ortaya çıkabilir. Birçok ülkede bu tür uygulamalar mevcut. Bu nedenle sistemsel açıdan mutlak bir zorunluluk olmadıkça bu konulara hukuki olarak müdahale etmemek, toplumsal ve siyasal dinamiklerin ürettiği çözümlere güvenmek daha doğru olacaktır” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir